Page 28 - HSYK_STRATEJİ BAŞKANLIĞI
P. 28

A. TARİHÎ GELİŞİM
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159’uncu maddesine göre; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Anayasal güvenceyle özel olarak düzenlenen Kurul, klasik anlamda devletin veya yürütmenin içinde saf bir idari birim olmayıp idareden tamamen bağımsız bir idari kuruluştur. Kurulun kararları, doğrudan hukuksal sonuç doğuran idari işlemlerdir. İdari işlem niteliğindeki bu kararları ile yargının yönetimi ve denetimi konusunda yetkili olan yegâne kurumdur. Anayasa Mahkemesinin 27.04.1993 tarihli, 1992/37 esas ve 1993/18 sayılı kararında, “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı gereği politik bir organ olan hükûmet ile bağlantılı olmadığı anayasa koyucunun anılan Kurulu “Yargının Hükûmeti” (self goverment of the justice) yani kendi içindeki “Yürütme” olarak düşünmüş olduğu belirtilmektedir.” şeklindeki ifadelerle Kurulun yapısına ve bağımsızlığına vurgu yapılmıştır.
Kurulun tarihî gelişimi incelendiğinde; 8 Nisan 1924 tarihli ve 169 sayılı Mehakimi Şeriyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkâmı Muaddil Kanunu ile Osmanlı dönemine ait tüm şer’iye ve nizamiye mahkemelerinin kaldırıldığı, yerlerine laik mahkemelerin kurulduğu 1924 Anayasası döneminde, adalet yönetimi ve denetiminde Adalet Bakanlığının etkin olduğu ve hâkim savcıların tayin ve terfi işlerinin Bakanlıkça yapıldığı, bu dönemde Adalet Bakanının, bütün hâkim ve savcılar üzerinde denetleme yetkisi kapsamında yargıçlara mesleki faaliyetlerini ilgilendiren davranışları gereğince soru sorabilme, yargıçları sözlü açıklama yapmaları için huzura çağırma, adliye işlerini emri altındaki müfettişler eliyle denetleme, Bakanlık nezdinde oluşturulan yargıçlara disiplin cezası verme yetkisi bulunan disiplin (inzibat) komisyonu üyelerini belirleme, yargıçlara disiplin cezası verme, ceza kovuşturması yapılmasına karar verme, mahkeme kurma, asliye mahkemelerini çeşitli dairelere ayırarak her birinin göreceği işi belirleme, asliye ve sulh yargıçlıklarını birleştirme yetkisi vardı.
Hâkimlerin statüsü 1926 yılında kabul edilen 766 sayılı Kanun’la düzenlenmiş, daha sonra bu Kanun 04.07.1934 tarihli ve 2556 sayılı Hâkimler Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. 2556 sayılı Hâkimler Kanunu’nda, hâkim ve savcıların terfi işleri ile görevli olmak üzere bir ayırma meclisi kurulması öngörmüştür. Bu meclis Yargıtay Başkanının başkanlığında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve dört Yargıtay üyesiyle Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Özlük İşleri Genel Müdürü ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanından oluşmuştur (m.50). Ayırma meclisi denilen yetkili kurul iki grup olarak görev yapmıştır. (m.50/1) Yargıtay Başkanının başkanlığındaki birinci grup, hâkimlere ait yükselme defterini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başkanlığındaki ikinci grup ise savcılara ait terfi defterini hazırlamıştır. Adalet Bakanı bu defterlerdeki sıralamaya göre hâkim ve savcıları atamıştır. O dönemde atamalarda tek yetkili Adalet Bakanı olmuştur. Kanun’a göre birinci sınıfa ayrılmış bir hâkim veya savcıyı Yargıtay üyeliğine seçmede Adalet Bakanının yetkisi vardı (m.64). Yargıtay daire başkanları ile cumhuriyet başsavcısının seçimi de Adalet Bakanına aitti. Yargıtay Başkanını ise Bakanlar Kurulu seçerdi (m.66). 2556 sayılı Hâkimler Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde hâkim yardımcısı olanlar ile 7. dereceye geçmemiş olan hâkimler şeref ve haysiyeti ve itimat ve emniyeti ihlal edici sebeplerden dolayı inzibat meclisinin görüşü alınarak Bakanlık emrine alınabilirlerdi (m.81). Üçüncü sınıf hâkimliğin 7. derecesine geçmiş hâkimler hâkimlik teminatını kazanırlardı (m.79). Bu dereceye gelmemiş hâkimler için hâkimlik teminatı yoktu.
26


































































































   26   27   28   29   30