15 Temmuz, istiklal şairimizin ifadesiyle ‘‘işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek’’ bir neslin tüm dünyaya bu gerçeği bir kez daha gösterdiği zafer, gurur ve ibret gecesidir. Dördüncü yıl dönümünde o gecenin şehit oğlu şehit kahramanlarını saygıyla ve minnetle anıyorum.

Tarihin gördüğü en büyük ihanetlerden, en alçak saldırılardan birine tanık olan milletimiz, o karanlık geceyi aydınlık bir sabaha kavuşturdu. Edirne’den Kars’a bu güzel vatanın adsız kahramanları, bu destansı direnişi mümkün kılan bir gönüldaşlık, birlik ve beraberlik siyasetinin mimarı ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yolda asla yalnız yürümeyeceği gerçeğini de tarihe kazıdı.

15 Temmuz’un ibretle dolu yönlerinden biri de hukuka bağlılık yerine örgüt bağlılığını ikame edenlerin, cübbesini FETÖ’nün hizmetine araç olarak sunanların yaşadığı büyük hüsrandır. O gece süratle harekete geçen Türk Yargısı, vatan ve millet düşmanlarının amaçlarına ulaşamamasında kritik bir görevi ifa etmiştir. O uzun gecede adliyelerin ışıkları millet için yanmış, daha ilk saatlerden itibaren darbecilerden millet adına, millet için hesap sorulmuştur.

Türk yargısı için bu sürecin diğer bir anlamı da, kendi içindeki FETÖ hainlerinden arınarak saygınlığını ve milletin güvenini tekrar kazanmaktır. Adalet, hukuka bağlılık dışında her türlü bağlılığı reddetmeyi gerektirmektedir. Milletin emanet ettiği yargı yetkisini, millete, milletin evlatlarına karşı bir silah, ahlaksızca operasyonların aracı olarak kullananların adalet kapısında mahalli bulunmamaktadır. Hile ve kumpaslarla hukuku çiğneyenlerin, vicdanını terör örgütüne esir edenlerin yargının hiçbir köşesinde yeri yoktur, bundan sonra da olmayacaktır.

Türkiye, bu toprakları vatan kılan şehitlerimizin gösterdiği istikamette sonsuza dek vicdanın, insanlığın ve adaletin dünyadaki pusula ülkesi olmaya devam edecektir. Bu düşüncelerle, vatan için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize şükran dolu saygılarımı sunuyorum.